Arapçada “ayaklanma” anlamına gelen intifada, taşlarından başka
hiçbir silahı olmayan bir avuç Filistinlinin dünyanın en teçhizatlı
ordularından birine karşı verdiği mücadelenin adıdır. Üstelik bu
mücadelede karşı taraf atılan taşlara kurşunlarla, roketlerle ve
füzelerle cevap vermektedir. Hatta çoğu zaman kendisine taş atmayanlara
bile silahlarını doğrultmaktan çekinmemekte, onlarca çocuğu acımasızca
katledebilmektedir.
İntifada hareketi dünya siyaset sahnesinin gündemine 1987 yılında geldi. 1987 yılında 6 Filistinli çocuğun İsrail askerleri tarafından öldürülmesine tepki olarak Filistinli gençler İntifada hareketini başlattılar. Hareket 1993 yılına kadar sürdü. İsrail ordusunun Filistinli gençlere verdiği karşılık çok sert oldu ve ‘şiddet şiddeti doğurur’ prensibi gereği Ortadoğu bir kez daha karıştı. Bu dönem boyunca İsrail askerleri tarafından kolları kırılarak dövülen, başları parçalanan çocuklar tüm dünyanın dikkatini bu bölgeye çekmişti. Filistin halkı, başta çocuklar olmak üzere, en gencinden en yaşlısına kadar işgalci İsrail askerlerinin şiddetine ve baskısına ellerindeki taşlarla cevap verdiler. İsrail askerleri ise bu ilk intifada hareketinde silah kullanmaktan çok dövme, kol kırma, kemik kırma, silah dipçikleri ile karın ve başları ezme gibi yöntemlere başvurdular. 1989 yılında yani İntifada’nın ikinci yılında 13 bin Filistinli çocuk İsrail hapishanelerinde tutuklu olarak bulunuyordu.
Kuşkusuz her ne gerekçe ile olursa olsun şiddete başvurmak asla bir
çözüm değildir. Ancak İntifada’nın yaşandığı topraklarda göz önünde
bulundurulması gereken önemli bazı gerçekler vardır. Öncelikli olarak,
burada bulunan İsrail askerleri BM kararları ile teyid edildiği gibi,
işgalci kuvvetlerdir ve uluslararası kanunlara göre bu topraklardan geri
çekilmesi gerekir. Buna rağmen İsrail kendisinin bu topraklardaki
varlığına tepki gösterilmemesini talep ediyorsa, bunun yolu insanları
katletmek olmamalıdır. Tüm sağduyulu insanların hemfikir olduğu gibi,
Filistinlilerin şiddete başvurması kadar İsrail askerlerinin bu
insanları öldürmeyi göze alması da yanlıştır. Her ülkenin kendisini
savunma ve koruma hakkı vardır, ancak Filistin’de yaşananlar savunma
hakkı sınırının çoktan aşıldığını göstermektedir.
İntifada yıllarında Beytüllahim yakınlarında, bir Hıristiyan kasabası
olan Beit Shaur’da yaşayan Norman Finkelstein’ın, şahit olduğu bir olay
İsrail askerlerinin müdahalesinin savunma amaçlı olmadığını gözler
önüne seren örneklerden biridir:
Jalazoun mülteci kampında çocuklar etrafına toplandıkları bir lastiği yakıyorlardı. Derken bir araba geldi. Birdenbire kapılar açıldı ve dört adam (ya yerleşimcilerdi ya da sivil kıyafetleri içinde İsrail askerleri) indi arabadan. Rastgele etrafa ateş açmaya başladılar. Hemen arkamdaki çocuk sırtından vuruldu. Kurşun karnından dışarı çıkmıştı. Ertesi gün Jerusalem Post’da askerlerin kendilerini korumak için ateş etmek zorunda kaldıkları yazıldı.89
Filistin halkının dünyanın en gelişmiş ordularından birine karşı taşla ve sapanla yürüttüğu İntifada hareketi, tüm dünyanın dikkatini bu bölgeye toplamayı başardı. Özellikle de İsrail askerlerinin okul yaşındaki çocukları acımasızca katlettiğini delillendiren görüntüler, işgal devletinin terör politikasını bir kez daha ortaya koydu. Bu süreç, Oslo görüşmelerine kadar devam etti ve İsrail anlaşma masasına oturdu. Bu görüşmelerle ilk defa Arafat İsrail tarafından resmi muhatap olarak kabul edildi.
Yapılan bu görüşmelerin ve imzalanan Oslo Antlaşması’nın Filistinliler açısından taşıdığı önemi ileride detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Ancak şu ana kadar görünen odur ki, İsrail Devleti’nin sözde ‘barış’ adına attığı her adım, Filistinlilere daha büyük sıkıntı ve acı olarak dönmektedir. Barış adına yapılan tüm görüşmeler bir şekilde İsrail tarafından sabote edilmekte ya da İsrail lehine çevrilmektedir. Ancak bunlara değinmeden önce, İntifada hareketi üzerinde durmak gerekir.
İlk intifada hareketinin barış görüşmeleri ile neticelenmesinin
ardından, Filistin topraklarında barış ve huzur için sabırlı bir
bekleyiş başlamıştı. Ancak bu bekleyiş, 2000 yılının Eylül ayında
“kasap” lakabıyla tanınan Ariel Şaron’un yüzlerce İsrail askeri ile
birlikte Mescid-i Aksa’ya düzenlediği porvokatif ziyarete kadar sürdü.
Bu provokatif ziyaret ‘Aksa İntifadası’ olarak adlandırılan ikinci
intifada hareketinin fitilini ateşledi.
Filistin topraklarında yıllardır dinmek bilmeyen acı ve gözyaşı Aksa
İntifadası ile birlikte daha da arttı. Bugün ise Filistin topraklarından
sürekli gençlerin ve çocukların ölüm haberleri gelmektedir. Aksa
İntifadası’nın başladığı Eylül 2000′den Aralık 2001 tarihine kadar geçen
süre içinde hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 936 kişi olmuştur.
(Filistin Sağlık Örgütü’nün verdiği rakamlar).90
İsrail birlikleri bu çatışmalar boyunca, okuldan çıkıp evlerine
gitmekte olan Filistinli çocuklar da dahil olmak üzere pek çok sivili
helikopterlerle bombardımana tutmuştur.
İsrail askerleri Filistinli çocuklara karşı silahlarını, etkisiz hale
getirmek için değil, öldürmek veya sakat bırakmak için kullanmaktadır.
Filistin Ticaret Bakan Yardımcısı Süleyman Ebu Karş bir röportajda,
Filistinlilerin İntifada hakkındaki duygularını şöyle dile
getirmektedir:
… Bu intifada ateist Siyonist İsrail’in mukaddesatımıza ve Filistin halkına karşı uyguladığı zulüm ve provoke sonucu doğmuştur. Filistin halkının mukaddesatına olan bağlılığından dolayı -ki bunların başında Müslümanların ilk kıblesi, ikinci mescidleri ve üçüncü Haremeyni Şerifi olan Mescid-i Aksa gelmektedir- İsrail zulüm yapmıştır.91
Nüfusunun %70′i gençlerden oluşan Filistin’de çocuklar da 1948′deki
işgal ile birlikte göçü, sürgünü, gözaltıları, hapis ve katliamları
yaşadılar. Kendi topraklarında ikinci sınıf insan muamelesi gördüler.
Çok zor şartlar altında hayatta kalmayı öğrendiler. Aksa İntifadası’nda
da hayatını kaybedenlerin %29′unu 16 yaşın altındaki çocuklar
oluşturuyor. Yaralıların ise %60′ı 18 yaşın altında. Çatışmaların yoğun
olarak sürdüğü bölgelerde her gün en az 5 çocuk ölüyor ve 10′un üzerinde
çocuk da yaralanıyor.
Sivilleri ve çocukları hedef alan İsrail askerleri okullarının bahçesinde oynayan çocukların üzerine ateş açmaktan bile çekinmemektedir. Filistinli çocuklar, İsrail tarafından ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle zaten yılın büyük kısmı okula gidememektedir. Okula gittikleri günlerde ise İsrail askerlerinin saldırısına maruz kalmaktadırlar. Bu saldırılardan birisi de 15 Mart 2001 günü gerçekleşmiştir. El-Halil’de bulunan İbrahimi İlköğretim Okulu öğrencileri, ders arasında okullarının bahçesinde oyun oynarken İsrail askerleri tarafından üzerlerine ateş açılmıştır. Altı öğrencinin ciddi şekilde yaralandığı bu olay Filistin topraklarında yaşanan zulmün ne ilk ne de son örneğidir.92
Aksa İntifadası’nda yaşanan insanlık dışı manzaraları gazeteci-yazar Ruth Anderson, The Palestine Chronicle da şöyle aktarmaktadır:
Hiç kimse yeni evli bir Filistinlinin sadece protesto için sokağa çıkıp şehit olarak eşini dul bıraktığını duymadı bile. Kim Filistinli gençlerin barbarca katledilmeden önce kollarının ya da kafataslarının parçalandığından haberdar? Ya da hangi Amerikan vatandaşı, sekiz yaşındaki küçük Filistinlinin İsrailli askerler tarafından kurşunlanarak öldürüldüğünü biliyor? Yahudi yerleşimcilerin ellerindeki çeşitli silahları nereden temin ettiğini ve Barak hükümeti tarafından cesaretlendirilerek, Filistin köylerini basıp, tarlaları yerle bir ettiğini, Filistinli sivilleri katlettiğini kim anlatıyor?
Filistinli bebeklerin evlerinde uyurken hava bombardımanı sırasında öldüğünü ya da güvenli bir yere götürülmeye çalışılırken İsrail askerleri tarafından kurşun yağmuruna tutulduğunu bilen var mı? Herkes çok iyi biliyor ki bebekler taş atamaz. Herkes bunu biliyor, sadece İsrailliler ve Amerikalılar nedense bilmiyor! 93
89- Ian Gilmour, Israel’s Terrorists, The Nation, 21 Nisan 1997 
90- http://www.hdip.org/reports/ Martyrs_statistics.htm
91- Yeni Şafak, 19 Aralık 1999
92- Defence For Children International, Palestine Section, www.dci-pal.org
93- Ruth Anderson, Intifada Al-Aqsa and American Propaganda, The Palestine Chronicle Online, www.palestinechronicle.com

İntifada hareketi dünya siyaset sahnesinin gündemine 1987 yılında geldi. 1987 yılında 6 Filistinli çocuğun İsrail askerleri tarafından öldürülmesine tepki olarak Filistinli gençler İntifada hareketini başlattılar. Hareket 1993 yılına kadar sürdü. İsrail ordusunun Filistinli gençlere verdiği karşılık çok sert oldu ve ‘şiddet şiddeti doğurur’ prensibi gereği Ortadoğu bir kez daha karıştı. Bu dönem boyunca İsrail askerleri tarafından kolları kırılarak dövülen, başları parçalanan çocuklar tüm dünyanın dikkatini bu bölgeye çekmişti. Filistin halkı, başta çocuklar olmak üzere, en gencinden en yaşlısına kadar işgalci İsrail askerlerinin şiddetine ve baskısına ellerindeki taşlarla cevap verdiler. İsrail askerleri ise bu ilk intifada hareketinde silah kullanmaktan çok dövme, kol kırma, kemik kırma, silah dipçikleri ile karın ve başları ezme gibi yöntemlere başvurdular. 1989 yılında yani İntifada’nın ikinci yılında 13 bin Filistinli çocuk İsrail hapishanelerinde tutuklu olarak bulunuyordu.
|
Filistinli gençlerin yaptıkları taşlı, sapanlı mücadeleye işgalci İsrail kuvvetleri otomatik silahlarla ve gerçek mermilerle karşılık verirler. Bu nedenle de çatışmalarda her gün en az birkaç Filistinli hayatını kaybeder. |
Jalazoun mülteci kampında çocuklar etrafına toplandıkları bir lastiği yakıyorlardı. Derken bir araba geldi. Birdenbire kapılar açıldı ve dört adam (ya yerleşimcilerdi ya da sivil kıyafetleri içinde İsrail askerleri) indi arabadan. Rastgele etrafa ateş açmaya başladılar. Hemen arkamdaki çocuk sırtından vuruldu. Kurşun karnından dışarı çıkmıştı. Ertesi gün Jerusalem Post’da askerlerin kendilerini korumak için ateş etmek zorunda kaldıkları yazıldı.89
Filistin halkının dünyanın en gelişmiş ordularından birine karşı taşla ve sapanla yürüttüğu İntifada hareketi, tüm dünyanın dikkatini bu bölgeye toplamayı başardı. Özellikle de İsrail askerlerinin okul yaşındaki çocukları acımasızca katlettiğini delillendiren görüntüler, işgal devletinin terör politikasını bir kez daha ortaya koydu. Bu süreç, Oslo görüşmelerine kadar devam etti ve İsrail anlaşma masasına oturdu. Bu görüşmelerle ilk defa Arafat İsrail tarafından resmi muhatap olarak kabul edildi.
Yapılan bu görüşmelerin ve imzalanan Oslo Antlaşması’nın Filistinliler açısından taşıdığı önemi ileride detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Ancak şu ana kadar görünen odur ki, İsrail Devleti’nin sözde ‘barış’ adına attığı her adım, Filistinlilere daha büyük sıkıntı ve acı olarak dönmektedir. Barış adına yapılan tüm görüşmeler bir şekilde İsrail tarafından sabote edilmekte ya da İsrail lehine çevrilmektedir. Ancak bunlara değinmeden önce, İntifada hareketi üzerinde durmak gerekir.
|
Filistin’de akan kanın durması için her iki tarafın da şiddete başvurmaktan vazgeçmesi gerekir. Kalıcı bir barışın sağlanabilmesi için ise, İsrail’in işgale son verip bu topraklardan tamamen çekilmesi ve Filistin halkına kendi toprakları üzerinde bağımsız bir devlet kurma hakkının tanınması şarttır. |
|
|
|
Bugün İsrail hapishanelerinde çok sayıda Filistinli çocuk bulunmaktadır. Çıkan çatışmalar sonucu tutuklanan bu çocuklara yapılan işkenceler pek çok insan hakları örgütünün raporunda detaylı olarak tarif edilmekte, ancak bu raporlar dünya devletlerince göz ardı edilmektedir. |
… Bu intifada ateist Siyonist İsrail’in mukaddesatımıza ve Filistin halkına karşı uyguladığı zulüm ve provoke sonucu doğmuştur. Filistin halkının mukaddesatına olan bağlılığından dolayı -ki bunların başında Müslümanların ilk kıblesi, ikinci mescidleri ve üçüncü Haremeyni Şerifi olan Mescid-i Aksa gelmektedir- İsrail zulüm yapmıştır.91
|
Uzun yıllar İngiliz The Times gazetesinin Ortadoğu sorumlusu olarak görev yapan Chris Hedges kendisi ile yapılan bir röportajda, İsrail askerlerinin Filistinli çocukları gözlerini kırpmadan nasıl öldürdüklerini şöyle ifade etmekteydi: “Saraybosna’da çocukların öldürülüşünü gördüm, daha doğrusu keskin nişancıların çocuklara ateş açtığını gördüm. Cezayir’de, El Salvador’da ölüm timlerinin aileleri katlettiğini gördüm. Ama burada (Filistin’de) olduğu gibi askerlerin çocuklara ateş açımasını, bunu adeta spor olsun diye yaptıklarını hiçbir yerde görmedim.”1
1-NPR Interview of Chris Hedges
|
Sivilleri ve çocukları hedef alan İsrail askerleri okullarının bahçesinde oynayan çocukların üzerine ateş açmaktan bile çekinmemektedir. Filistinli çocuklar, İsrail tarafından ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle zaten yılın büyük kısmı okula gidememektedir. Okula gittikleri günlerde ise İsrail askerlerinin saldırısına maruz kalmaktadırlar. Bu saldırılardan birisi de 15 Mart 2001 günü gerçekleşmiştir. El-Halil’de bulunan İbrahimi İlköğretim Okulu öğrencileri, ders arasında okullarının bahçesinde oyun oynarken İsrail askerleri tarafından üzerlerine ateş açılmıştır. Altı öğrencinin ciddi şekilde yaralandığı bu olay Filistin topraklarında yaşanan zulmün ne ilk ne de son örneğidir.92
|
ATEİST SİYONİST KATLİAM ÇOCUKLARI DA HEDEF ALIYOR
İsrail askerleri Filistinli çocukları acımasızca öldürmektedirler. Okul çantası sırtında, İsrail kurşunlarına hedef olan bir Filistinli çocuk (altta) . |
Hiç kimse yeni evli bir Filistinlinin sadece protesto için sokağa çıkıp şehit olarak eşini dul bıraktığını duymadı bile. Kim Filistinli gençlerin barbarca katledilmeden önce kollarının ya da kafataslarının parçalandığından haberdar? Ya da hangi Amerikan vatandaşı, sekiz yaşındaki küçük Filistinlinin İsrailli askerler tarafından kurşunlanarak öldürüldüğünü biliyor? Yahudi yerleşimcilerin ellerindeki çeşitli silahları nereden temin ettiğini ve Barak hükümeti tarafından cesaretlendirilerek, Filistin köylerini basıp, tarlaları yerle bir ettiğini, Filistinli sivilleri katlettiğini kim anlatıyor?
Filistinli bebeklerin evlerinde uyurken hava bombardımanı sırasında öldüğünü ya da güvenli bir yere götürülmeye çalışılırken İsrail askerleri tarafından kurşun yağmuruna tutulduğunu bilen var mı? Herkes çok iyi biliyor ki bebekler taş atamaz. Herkes bunu biliyor, sadece İsrailliler ve Amerikalılar nedense bilmiyor! 93
Ateist Siyonist düşünceye göre “vaadedilmiş topraklar”da hiçbir yabancı unsur bulunmamalıdır. Bunun için de çocukların ve kundaktaki bebeklerin öldürülmesinde hiçbir sakınca yoktur. The Washington Report dergisinde yer alan Rachelle Marshall imzalı ve “Ejderha Tohumlarını Ekiyor: İşgal Altındaki Çocuklara İsrail Eziyeti” başlıklı bir makalede de Filistinli çocuklara yapılan eziyet tarif edilmektedir. |
90- http://www.hdip.org/reports/ Martyrs_statistics.htm
91- Yeni Şafak, 19 Aralık 1999
92- Defence For Children International, Palestine Section, www.dci-pal.org
93- Ruth Anderson, Intifada Al-Aqsa and American Propaganda, The Palestine Chronicle Online, www.palestinechronicle.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder