Buraya kadar incelediğimiz gerçekler bize şunu göstermektedir:
İsrail’in asıl amacı Filistinlileri olabilecek her yönden kuşatmak ve
yaşamlarını dayanılmaz hale getirmek, böylece Filistin halkının bu
topraklarda kalmakla hiçbir şey elde edemeyeceklerini düşünmelerini
sağlamaktır. Ben Gurion, Begin, Şamir, Netanyahu, Barak ve Şaron gibi
İsrail liderleri aynı ideolojinin takipçisidir. Ve bu ideoloji her zaman
yayılmacı ve saldırgan bir politika izleyen ateist Siyonizm’dir. Ateist
Siyonistlerin ideallerini gerçekleştirmeleri önündeki en önemli engel
ise Müslüman Filistin halkıdır.
İşte bu nedenle yarım asırdır Filistin topraklarında büyük bir
soykırım yaşanmakta ve tüm bir halk hiçbir suçları olmadığı halde yok
olmaya mahkum edilmektedir. Bundan elli sene önce yaşadıkları
evlerinden, bahçelerinden, topraklarından sürülen bu halkın sahip olduğu
herşey ellerinden alınmıştır. Onların geride bıraktıklarının üzerinde
ideolojisi teröre ve anarşiye dayanan yepyeni bir devlet yükselmiştir.
Müslüman Filistinlilerin terk etmek zorunda kaldıkları toprakların
üzerinde İsrail fabrikaları, binaları, otelleri, alışveriş merkezleri
yer almaktadır. Ancak İsrail Devleti bununla da kalmamış, Filistinlileri
sürüldükleri topraklarda da rahat bırakmamıştır.
Yaşamlarını sürdürebilmeleri için en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan bu Müslümanlar
sürekli işkenceye ve insanlık dışı muamelelere maruz kalmaktadırlar.
Ekonomik olarak da bir kuşatma altında tutulan Filistin halkına kendi
ayakları üzerinde durabileceği bir imkan tanınmamaktadır. Balıkçılıkla
geçinilen bölgelerde balıkçılık yasaklanmakta, meyve ihracatı yapılan
bölgelerde ise ihracat sınırlandırılmaktadır. Bu durumda Filistin
halkına İsrail fabrikalarında asgari ücretle yarı köle statüsünde
çalışmak dışında bir seçenek kalmamaktadır.
|
Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi
emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve
zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt
alıp-düşünürsünüz.
(Nahl Suresi, 90)
|
Sapan ve taşlarından başka hiçbir silahları olmayan genç insanlar ise
attıkları taşlar karşılığında gerçek kurşunların hedefi olmaktadır.
Çatışmalarda vurulanların pek çoğu baş ve boyun bölgesinden ve
arkalarından vurulmaktadır. Üstelik İsrail askerleri sadece kendilerine
taş atanlara karşı değil tüm sivil halka karşı acımasız bir katliam
politikası izlemektedir. Evine ekmek götüren bir baba, hamile eşinin ve
çocuklarının gözleri önünde hiçbir gerekçe gösterilmeden vurulmaktadır.
Tarlalarda çalışan kadınların üzerlerine helikopterlerden ateş açılmakta
ama gerekçesi hiçbir zaman dile getirilmemektedir. Okuldan eve dönen
çocuklar İsrail tanklarından açılan ateş neticesine hayatlarını
kaybetmektedirler. Yaralananlara ambulans gelmesine veya hastaların
hastaneye götürülmesine İsrail askerleri izin vermemekte, çoğu insan bu
şekilde can vermektedir.
 
Elinde “Terör hepimizin ortak düşmanıdır” yazısı taşıyan bu Filistinli
çocuğun da, İsrailli çocukların da huzur ve barış dolu bir geleceğe
sahip olabilmeleri için gayret etmek tüm vicdan sahibi insanların
sorumluluğudur.
|
Filistin’den sürekli ölüm haberleri gelmektedir. Siz bu satırları
okurken bir Filistinli çocuk daha vuruluyor, masum kadınlar, çocuklar ve
yaşlılar hayatlarını kaybetmeye devam ediyor olabilir. Bu durumda
hiçbir samimi iman sahibinin “benim elimden ne gelir” düşüncesiyle bir
kenara çekilip tüm bu olup bitenlere seyirci kalması olmaz. Vicdan
sahibi hiçbir insan böyle büyük bir katliama duyarsız kalmasının
gerekçesini vicdanına açıklayamaz. Elbette her Müslümanın kendi
imkanları çerçevesinde bu zulme “dur” demek için çaba göstermesi
gerekir.
Sadece Filistin’de değil, dünyanın dört bir yanındaki mazlum
Müslümanlara yardım etmek için yapılacak en büyük hizmet ise, tüm bu
zulmün ve acımasızlığın temel dayanak noktası olan ‘dinsizlik felsefesi’
ile olan mücadeledir.
Dünya üzerindeki pek çok Müslüman, anti-İslami güçlerin baskı ve
işkenceleri ile “ateş altında” iken, diğer Müslümanlar, bu mazlumların
sesini dünyaya duyurmak, onlara zulmeden güçleri deşifre etmek, bu
güçlerin fikri temellerini çürütmek, İslam’ı güçlendirmek ve yaymak için
çalışmaya devam etmek, İslam aleyhindeki her türlü propagandayı fikri
mücadeleyle etkisiz hale getirmek gibi görevlerle sorumludur.
Filistin’de öldürülen, yaralanan, zulüm gören her Müslüman, bize bu
görevi bir kez daha hatırlatmalıdır. Müslümanların bu görevi yerine
getirmeleriyle birlikte, İslam’a düşman olan her türlü ideoloji ve
sistem de en temel noktasından yıkılacaktır. Zira Allah’ın “De ki: “Hak
geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.” (İsra Suresi,
81) ayeti gereği, hakkın ortaya konmasıyla birlikte, batıl sistemlerin
yok olması kaçınılmazdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder